ALEVİLİKDE YEDİ ULULAR

Yedi Ulular, Alevi-Bektaşi toplumu içerisinde ''Yedi Ulu Ozan'' olarak ün yapıp, verdikleri eserlerle Alevilik yolu ve erkanına ışık tutmuşlar ve bizlerin gönlünde gereken kutsal mekana oturmuşlardır. Ama şu yanlış anlaşılmamalıdır; Alevilik-Bektaşilik yolunun yazılı edebiyatına baktığınız zaman Yedi Uluların dışında da nice değerlerimiz vardır. Biliyoruz ki, bu Uluların dışında var olan ozanlarımızın eserlerinin de Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'ine sevgi ile dolu olması, Alevi-Bektaşi yolunu ve tasavvuf felsefesini büyük bir coşkuyla işlemeleri ve bunu ustaca kullanmaları aynı hak ettikleri değeri onlara vermemize asla engel değildir. Ama Alevilerce kutsal olan yedi sayısının bu Ulularla vücut bulması bu sayıyla anılmasını da gerekli kılmıştır düşüncesindeyim. Yedi Uluların içinde veya dışında sayılması hiç bir ozanımızın ve aşığımızın bizim gözümüzdeki değerini de değiştirmez.

Yedi Ulular, değişik dönemlerde yaşamışlardır. Ama verdikleri tasavvufi eserlere bakıldığı zaman, kullandıkları sade dil ve işledikleri konu içerik olarak birbiriyle uyum içindedir. Çünkü Uluların tümünde bir Yaradan aşkı ve O'na duyulan muhabbet vardır. İlahi aşkı yaşayan bu Ulular, Alevice deyimle İnsan-i Kamil mertebesine de erişmişlerdir.
Gerçekler her zaman acı vermiştir insanoğluna. Ama gerçekleri duymaktan, gerçekleri yaşamaktan da geri kalmamışızdır çoğu zaman. Bizim tarihsel sürecimize baktığımızda, çok bilinmiyenli denklemlerin önümüze uzatıldığını görürüz. Zorlanırız, kaygılanırız, direniriz, üzülürüz ama sonunda gereken neyse onu yapar, çözer ve rahatlarız. Salt Yedi Ulular değildir haklarında az şey bildiğimiz veya çok şey bilmediğimiz. Sazıyla, sözüyle, onurlu direnişiyle hakların eşitliği ve özgürlüğü temelinde Aleviliğin bayraktarlığına sıvanan ve hiç bir taviz vermeyen nice nurlu insanımızın ( Işık İnsanları) ne doğru dürüst, ne zaman, nerede doğduklarını biliriz, ne de ne zaman Hakk'a kavuştuklarını. Her kaynak başka bir tarihi, başka bir yeri işaret eder, dolayısıyla da okuyucuda kuşkular oluşur, acaba hangi tarih doğrudur, hangi araştırmacı doğru yazıyor, diyerek. Umarız, kurulan Alevi akademileri ve Enstitüleri bu sorunları çözecek ve Alevilik-Bektaşilik yolunda yapacakları doğru, yerinde değerlendirme ve tesbitlerle gelecek kuşaklara daha sağlam bilgi aktarımına olanak sağlayacaklardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *